Kirazın Anavatanı, Fındığın Başkenti: Giresun
Doğu Karadeniz Bölgesi'nin eşsiz doğal güzellikleri ve zengin tarihi dokusuyla öne çıkan kentlerinden biri olan Giresun, adını dünyaya hediye ettiği kirazdan (Kerasus) alan, fındık üretimiyle ise ülke ekonomisine yön veren stratejik bir şehirdir. Tarih boyunca önemli bir liman kenti olan Giresun, mitolojik efsanelere ev sahipliği yapan adası ve serin yaylalarıyla ziyaretçilerine özgün bir Karadeniz deneyimi sunuyor. Giresun'un tarihi, M.Ö. 8. yüzyılda Miletli kolonistler tarafından "Kerasus" adıyla kurulmasına dayanmaktadır. Kirazın anavatanı olarak bilinen ve bu meyveyi Roma'ya taşıyan ünlü komutan Lucullus sayesinde tüm dünyaya tanıtan şehir, bu özelliğiyle antik çağlardan beri önemini korumuştur. Pontus Krallığı, Roma, Bizans ve Trabzon İmparatorluğu gibi medeniyetlerin hakimiyetinde kalan Giresun, Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bu zengin tarihin en somut ve gizemli tanığı, Karadeniz'in insan yerleşimine açık tek adası olan Giresun Adası'dır (antik adıyla Aretias). Ada, mitolojide Altın Post'u aramaya çıkan Argonotların ve onlara meydan okuyan savaşçı kadınlar olan Amazonların efsaneleriyle anılır. Üzerinde bulunan manastır kalıntıları ve "Hamza Taşı" gibi tarihi unsurlar, adanın yüzyıllar boyunca önemli bir dini ve kültürel merkez olduğunu sizlere gösteriyor.
Giresun'un Tarihi Bekçisi: Giresun Kalesi
Giresun şehrinin merkezinde, denize hakim bir tepenin üzerinde tüm görkemiyle yükselen Giresun Kalesi, kentin sadece en önemli tarihi anıtı değil, aynı zamanda onun geçmişine, bugününe ve geleceğine tanıklık eden yaşayan bir sembolüdür. Hem stratejik konumu hem de barındırdığı kültürel ve milli değerlerle, ziyaretçilerine tarihin izlerini sürerken eşsiz bir panoramik manzara sunan vazgeçilmez bir gezi noktasıdır. Giresun Kalesi'nin kesin inşa tarihi net olarak bilinmemekle birlikte, yapılan arkeolojik araştırmalar ve tarihsel kaynaklar, kalenin geçmişinin M.Ö. 2. yüzyıla, Pontus Krallığı dönemine kadar uzandığını göstermektedir. Stratejik konumu sayesinde, Roma, Bizans ve Trabzon İmparatorluğu dönemlerinde de Karadeniz ticaret yollarının ve limanın güvenliğini sağlamak amacıyla aktif olarak kullanılmış ve çeşitli onarımlarla güçlendirilmiştir. Kalenin bugünkü görünümünü büyük ölçüde Trabzon İmparatoru II. Aleksios döneminde (13. yüzyıl) aldığı düşünülmektedir. Fatih Sultan Mehmet'in bölgeyi fethetmesiyle Osmanlı hakimiyetine giren kale, askeri önemini sürdürmüştür. Giresun Kalesi, iç ve dış kale olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Günümüze büyük ölçüde dış kalenin surları ve kule kalıntıları ulaşmıştır. Surların yapımında, bölgeye özgü andezit ve bazalt gibi volkanik taşlar kullanılmıştır.
Kalenin konumu, onun askeri dehasını gözler önüne serer. Bir tarafı sarp kayalıklarla denize, diğer tarafı ise şehre ve çevre vadilere hakim olan bu tepe, savunulması kolay, çevreyi kontrol etmesi ise son derece elverişli bir noktadadır. Bu konumu sayesinde kale, yüzyıllar boyunca Giresun'u denizden ve karadan gelebilecek tehditlere karşı koruyan bir kalkan görevi görmüştür.
Karadeniz'in Efsanelerle Dolu Tek Adası: Giresun Adası
Giresun kentinin kıyı şeridinden yaklaşık 1.6 kilometre açıkta, Karadeniz'in hırçın suları arasında sakin bir sığınak gibi duran Giresun Adası, yalnızca coğrafi bir oluşum değil, aynı zamanda antik çağların mitolojik fısıltılarını, tarihi kalıntıları ve köklü kültürel gelenekleri bir arada barındıran eşsiz bir hazinedir. Doğu Karadeniz'in insan yerleşimine sahne olmuş tek adası olma unvanını taşıyan bu kara parçası, ziyaretçilerine tarihin ve efsanelerin iç içe geçtiği gizemli bir yolculuk vadediyor. Giresun Adası, antik çağdaki adıyla "Aretias" veya "Khalkeritis", dünya mitolojisinin en bilinen hikayelerinden bazılarına ev sahipliği yapmıştır.
·
Amazon Kraliçeleri ve Savaşçı Kadınlar: Ada, tarih sahnesine ilk olarak savaşçı kadınlar olan Amazonların bir üssü olarak çıkmıştır. Efsaneye göre Amazonlar, adada kendilerine bir tapınak inşa etmiş ve bölgede hakimiyet kurmuşlardır.
·
Argonotlar ve Altın Post Efsanesi: Yunan mitolojisinin en meşhur anlatılarından biri olan Argonotlar seferinde, Iason ve kahraman arkadaşlarının "Altın Post"u ararken bu adaya uğradıkları ve adayı mesken tutmuş yırtıcı kuşlarla mücadele ettikleri anlatılır. Bu mitolojik bağ, adanın antik dünyadaki önemini ve bilinirliğini ortaya koymaktadır.
Giresun Adası, binlerce yıllık bir gelenek olan Uluslararası Giresun Aksu Festivali'nin de ayrılmaz bir parçasıdır. Her yıl Mayıs ayında düzenlenen festival kapsamında, Giresun halkı teknelerle adanın etrafında bir tur atarak "adayı dolanma" ritüelini gerçekleştiriyor. Bu ritüelin kökeni, adanın kutsallığına duyulan saygıya ve yeni bir yıla girerken bereket, sağlık ve arınma dileme inancına dayanır. Bu gelenek, adanın sadece tarihi bir mekan değil, aynı zamanda yaşayan bir kültürün merkezi olduğunu da gösteriyor. Giresun Adası; mitolojik anlatıları, somut arkeolojik kalıntıları, yaşayan kültürel gelenekleri ve zengin ekolojisiyle Karadeniz'in en değerli mücevherlerinden biridir. Bir kara parçasından çok daha fazlasını ifade eden bu ada, tarihin, efsanenin ve doğanın birleştiği, her adımında farklı bir sırrı fısıldayan, keşfedilmeyi bekleyen büyülü bir mekandır.
Giresun'un Tarihi Hafızası: Zeytinlik Mahallesi
Giresun Kalesi'nin güney eteklerinden şehre doğru uzanan Zeytinlik Mahallesi, kentin sadece en eski yerleşim yerlerinden biri değil, aynı zamanda onun zengin kültürel geçmişini ve sivil mimari mirasını en saf haliyle günümüze taşıyan yaşayan bir açık hava müzesidir. Kentsel Sit Alanı olarak koruma altına alınmış bu mahalle, dar ve eğimli sokakları, taş duvarları ve birbirine yaslanmış tarihi konaklarıyla ziyaretçilerine zamanda bir yolculuk vadediyor. Tarihi kayıtlara göre Zeytinlik Mahallesi, 19. yüzyılda Giresun'un ekonomik ve sosyal hayatında önemli bir yere sahip olan, özellikle Rum ve Ermeni ailelerin yaşadığı bir bölge olarak gelişmiştir. O dönemde şehrin ticaret ve zanaatla uğraşan varlıklı kesiminin inşa ettirdiği görkemli konaklar, mahallenin bugünkü kimliğini oluşturan temel unsurlardır. Fındık ticaretinin gelişmesiyle zenginleşen ailelerin estetik anlayışı, evlerin mimarisine ve detaylarına yansımıştır. Bu çok kültürlü geçmiş, mahallenin her köşesinde hissedilen özgün ruhun kaynağıdır. Bugün Zeytinlik Mahallesi'nin arnavut kaldırımlı dar sokaklarında yürümek, tarihin sessizliğine tanıklık etmek anlamına gelir. Her bir evin farklı bir hikaye anlattığı bu mahalle, fotoğraf tutkunları, tarih ve mimari meraklıları için keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir. Restore edilen bazı konakların butik otel, kafe veya sanat atölyesi olarak işlevlendirilmesiyle mahalle, yavaş yavaş Giresun'un kültür turizmi haritasındaki önemli bir durak haline gelmektedir. Zeytinlik Mahallesi, Giresun'un sadece geçmişteki yaşantısını değil, aynı zamanda korunması gereken değerli bir kimliği de temsil etmektedir. Bu otantik mahalleyi ziyaret etmek, kentin ruhunu ve çok katmanlı tarihini anlamak için atılacak en anlamlı adımlardan biridir.
Tarihin ve Sanatın Buluştuğu Adres: Giresun Müzesi (Gogora Kilisesi)
Giresun'un merkezinde, tarihi Zeytinlik Mahallesi'nin hemen yanı başında yer alan Giresun Müzesi, sadece sergilediği paha biçilmez eserlerle değil, aynı zamanda ev sahipliği yaptığı tarihi yapının kendisiyle de kentin en önemli kültür varlıklarından biridir. Geçmişte bir Ortodoks kilisesi olan bu görkemli yapı, bugün Giresun ve çevresinin binlerce yıllık tarihini ve zengin etnografik mirasını ziyaretçileriyle buluşturan bir bilim ve sanat merkezidir. Giresun Müzesi'nin içinde bulunduğu yapı, 18. yüzyılda bölgede yaşayan Rum cemaati tarafından "Gogora Kilisesi" adıyla inşa edilmiştir. Bazilikal planlı, tek kubbeli ve üç nefli olarak tasarlanan kilise, bölgeye özgü taş malzemeden yapılmış olup, dış cephesindeki sade ancak etkileyici taş işçiliği ile dikkat çeker. Özellikle giriş kapısındaki ve pencere sövelerindeki bezemeler, yapının mimari zarafetini ortaya koymaktadır. 1923 yılındaki nüfus mübadelesinin ardından bir süre boş kalan yapı, daha sonra cezaevi gibi farklı kamu hizmetlerinde kullanılmıştır. Tarihi ve mimari değerinin korunması amacıyla 1982 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilen yapı, kapsamlı bir restorasyon sürecinin ardından 1988 yılında "Giresun Müzesi" olarak kapılarını ziyarete açmıştır. Bu dönüşüm, kutsal bir mekanın, kentin ortak hafızasını barındıran bir kültür hazinesine evrilmesinin en güzel örneklerinden biridir.